21 Temmuz 2008 Pazartesi

12 Eylül'ü bize darbe diye yutturmuşlar!.


Kenan Evren, 12 Eylül’de yaptıkları şeyin darbe olduğunu yıllarca bize yutturdu.
27 Mayıs’çılar da, 12 Mart’çılar da öyle.
Görev başındaki generaller, radyolara, televizyonlara çıkıp “İç tüzüğün verdiği yetkiye göre, devleti ve vatanı koruma ve kollama…” diye başlayan bildirileri okuyunca ve de parlamentoyu feshedip, yönetime el koyunca, biz de darbe yaptılar sandık.
Türk demokrasi tarihinde yaşanan kesintiler; kimi zaman fiili yönetime el koymalar, kimi zaman da mevcut hükümetlere verilen muhtıralar; bize darbe veya darbe girişimi diye lansedildi. İnanalım diye de, yüz bin kadar kişiyi gözaltına aldılar. On bin kadar kişiyi tutukladılar, 3-5 bin kişiyi işkenceden geçirdiler. 50 kadar kişiyi astılar. Öğretmenleri, memurları sürdüler, kitapları yaktılar filan. Hepsi göstermelikmiş, bizi darbeye inandırmak için.
Oysa, Ergenekon soruşturmasıyla anlıyoruz ki; bizi resmen aldatmış, sözde darbeciler.
Ne onların yaptıkları darbeymiş, ne de kendileri darbeci.
Ben şahsen, şofbende tabanca saklamayana darbeci demem arkadaş. Kasanda da her an için 3 milyon Dolar para bulunduracaksın.
Etkili, yetkili askeri makamlarda bulunan general, amiral, albay, binbaşı darbe mi yaparmış? Darbe yapmak için önce gazeteci olacaksın. Ülkede demokrasiyi yıkıp, dini esaslara dayalı devlet kurmak isteyenlerin olduğunu yazıp çizeceksin. “Ergenekon, her yere kon” diyeceksin.
Hadi gazeteci değilsin diyelim. O zaman ciddi bir “oda”nın birisinde ya da siyasi partilerin birisinde yönetici konumunda olacaksın. Çıkıp, memleketin, vatandaşın sorunlarını anlatacaksın, çözüm yolları önereceksin.
İlla ki darbe yapmak için asker kökenli olmak gerekiyorsa; o zaman emekli olduktan sonra şehir şehir, kasaba kasaba gezip konferanslar vereceksin, panellere katılacaksın. En azından bir sivil toplum örgütünün başında olacaksın.
Darbeciliğin siyasi ayağı da olmalı. Mensubu bulunduğun partinin uygulamalarını eleştirip, disiplin kurulunca partinden ihraç edilmezsen darbeci olamazsın.
Sadece siyasilerle, sivil toplum örgütleriyle, emekli paşalarla darbe olmaz tabi. Aranıza öğretim üyelerini, eski rektörleri de alacaksınız ki, darbe cahil kalmasın…
Ha; az daha mafyaları, çeteleri unutuyordum… Darbe koşullarını hazırlamak, toplumda korku yaratıp, tedirginlik oluşturup, insanların “Keşke darbe olsa da, şu işler düzelse” demesini sağlamak için bu yasadışı örgütlenmelere de ihtiyaç var… Hem böylece, kim darbeci, kim çete mafya, içinden çıkmak da zor olur. Darbe örgütlemesinin çözülmesini zorlaştırmak için, aranıza susurlukçu, eski MİT’çi, eski polis de katacaksın ki, bu işin üzerine gidenlerin kafası karışsın.
Tabi bu kafa karıştırma işi çok önemli. Olur olmaz kişilerle fotoğrafla çektireceksin. Tüm telefonlar dinlendiği için, darbeci arkadaşlarınızın dışında herkesi arayıp, kadro sayısını kabarık göstereceksin. Böylece iddianame 2 bin 500 sayfaya, belge 2 milyona çıkacak ki, kimse bırakın incelemeyi, sayfaları, belgeleri saymaya bile zaman bulamayacak.
İşte darbecilik böyle olur.
Kenan Evren’in ve öncekilerin yaptığı; darbe tiyatrosu, darbe müsameresiymiş meğer.
Allah bizi, böyle tiyatrolardan, müsamerelerden korusun.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

slm. Msn ye giremiyorum,herhalde sorun var. O yüzden açamıyorum.Kusura bakma arkadaşım.:)