26 Mayıs 2008 Pazartesi

Bana kalsa ne yasaklar koyarım...

Sigara yasağı, uzun yıllardır konuşulmasına rağmen son 1 yılda sıkça gündeme geldi. Ve geçtiğimiz günlerde de yasalaşarak uygulamaya konuldu.
Sigara yasağıyla ilgili olarak da, başka yasaklar konusunda da son bir yılda 4-5 yazı yazıp abartılı ve mantıksız yasaklara karşı çıktım.
Bu yazılarımı okuyanlar, benim tüm yasaklara karşı olduğum gibi bir kanıya varmış olabilirler.
Oysa, elimde imkânım ve yetkim olsa, o kadar çok yasak koyarım ki; herhalde en katı, acımasız “yassah”çıları bile mumla ararsınız.
Neler yaparım örneğin?
İlk başta Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a siyaset yasağı getiririm. Her türlü yetkisini elinden alır; apartman yöneticiliği dahil, hiçbir yerde yöneticilik yapmasına izin vermem. Oğlu Abdullah Unakıtan’a da ticaret yasağı koyar, bilye bile alıp satmasını engellerim, memleketin selameti için…
En çok rahatsız olduğum bir başka konu da tüm maçlardan önce İstiklal marşı okunması… Bağımsızlığı simgeleyen marşın, sanki savaşa gider gibi, spor karşılaşmalarından önce okunması benim çok tuhafıma gidiyor. Bunu da yasaklarım.
İbrahim Tatlıses’in müzik dünyasında “imparator” olarak anılması, çok yerinde bir şey… Sesiyle, yorumuyla, tam da bu unvana layık… Ama türküleri dışında yaptığı konuşmalar, espriler, öyle düşük ki; sanatındaki “imparator”luğu gölgeliyor. Tatlıses’e konuşma ve espri yasağı koymak; en başta hayranlarını mutlu eder sanırım…
Gazetecilere de bir yasak koymak lazım… Başbakan Tayyip Erdoğan’a ayaküstü, önceden haber verilmeyen soru sorma yasağı uygulamak şart… Böyle ani sorular karşısında Başbakanımız sinirleniyor., öfkeleniyor, kontrolünü kaybediyor… “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir”, “Ananı da al git” gibi laflar edince de, günlerce, aylarca, Türkiye’de gündem değişiyor; onca sorun arasında gereksiz tartışmalar, gerginlikler yaşanıyor…
Toplumun mutluluğu, halkın huzur ve refahı, vatandaşın sağlıklı psikolojisi açısından; Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim’e de, demeç verirken, televizyona çıkarken “mimik” yasağı koymakta büyük yarar var. Kaş, göz işaretleri, dudak yalamalarını izlerken, adamcağızın ne demek istediğine dikkat eden yok. Onca eziyet, zahmet çekip bir şeyler anlatıyor ama; röportaj bittiğinde insanların aklında kalan tek şey; kaş-göz, dil-dudak…
Bir tv kanalında yayınlanan “alaturka” mıdır nedir bir ses yarışması var… Programda 4 de jüri üyesi var. Okuduğumuz kadarıyla jüri üyeleri program başına 35 bin dolarla, 75 bin dolar arasında ücret alıyormuş. Alsınlar; Allah daha çok versin de… İçlerinde Armağan Çağlayan diye birisi var ki; adam sanki jüri üyesi değil, nöbetçi hakaret memuru… Senin gözünün üstünde kaşın var; üzümün çöpü var, armudun sapı var deyip, her yarışmacıya olmadık hakaretler yapıyor. İnsanları aşağılayarak para kazanılan başka bir meslek yoktur herhalde. Armağan Çağlayan’a değil ses yarışması, çelik-çomak jüriliğini bile yasaklamak lâzım.
Aslında toplumun ve ülkenin geleceği için daha konulması gereken aklımda epeyce yasak var. Onları da başka zaman yazmak üzere, çok gerekli son bir yasakla yazıyı bitirelim bugünlük. Radyo ve televizyon yayınlanan şarkı-türkülere de bir çeki düzen vermekte sayısız yarar var. Ne o öyle “Dam üstünde un eler-tombul tombul memeler”, “salla salla, gül memeler çağlasın”, “Halime’yi samanlıkta bastılar”, “Fadime’yle bir kerecik yatmayla dul olmaz”, “Göğüslerin yumru yumru/arılar mı soktu seni” gibi türküler…
Cık cık cık… İnsanın fikrini bozuyor. Bu gibi türküler de derhal yassahlanmalı…


MEHMET ATILGAN

1 yorum:

Yaşam Tiyatrosu dedi ki...

yassah kardeşim, düşünceni söylemek, fikir beyan etmek yassah.
ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin demiş büyükler!Biz, gütme şöyle dursun habire güdüldük. Ayranım budur misali ya bunları dinleyeceğiz ya bunları dinleyeceğiz. Başarılar.:)))