Başarı, devamlılık göstermiyorsa, tesadüftür.
Bunu geçmişte bazı başarı göstermiş kimseler veya takımlar için söylemiyorum. Hele hele Galatasaray gibi güzide bir takımımızın UEFA şampiyonluğu gibi bir başarısını gölgelemek için söylemek aklımın ucundan bile geçmez. Çünkü, Galatasaray başarılarını UEFA şampiyonluğundan sonra da devam ettirmiştir. Mesela, bu yıl ligde Fenerbahçe gibi bir Dünya devinin ardından, bugün itibariyle hâlâ ikinci sırada olması bile çok büyük bir başarıdır.
Bu arada şu konuya da değinmenin tam zamanı galiba. Geçen hafta sonu oynanan Fenerbahçe-Kayserispor maçında bir penaltı, bir de ofsayt konusu tartışıldı. Özellikle Galatasaray camiası büyük tepki gösterdi. Haklılar da. Bir Fenerbahçeli olarak o maçtaki penaltının çok ağır bir karar olduğunu; Fenerbahçe’nin ikinci golünde Semih’in ofsayt pozisyonunda olduğunu ben de gördüm. Söylenecek fazla bir şey yok; hakemler büyük takımları tutuyor…
Ertesi gün Gençlerbirliği-Galatasaray maçı oynandı. O maçta da Gençlerbirliği lehine bir penaltı, bir de ofsayt yanlışı vardı… Bir gün önce feryat eden Galatasaray camiasından hiç ses çıkmadı ama, o yanlışlar olmasaydı Galatasaray 3 puanı kaybedecekti. Buna da söylenecek fazla bir şey yok; hakem hatası…
Neyse…Fenerbahçe; yönetim, kadro, tesis, mali yapı, tüm spor dallarındaki çağdaş örgütlenme ve anlayış bakımından gerçekten bir Dünya takımı olma yolunda. Sadece bu yılki lig ve Şampiyonlar ligi başarılarına değil, geleceğe yönelik projelerine ve gelişmelere bakıldığında başarılarını süreklileştirecek ve tam anlamıyla bir marka olacak şekilde emin adımlarla ilerliyor.
Fenerbahçe'nin sadece bu yıl içerisinde basket, voleybol, yüzme, yelken, su topu, hentbol gibi bir çok spor dalında, erkeklerde ve bayanlarda 150 civarında kupa kazanmış olması, ne denli komple bir takım olduğunun göstergesi.Sporun önceleri nasıl oluştuğuna ve bugün ne duruma geldiğine bir baktığımızda, bu çılgınca yarışlara anlam vermek gerçekten güç...
Ancak, insanların sadece etten ve kemikten ibaret olmadığını; idealleri, hayalleri, ruhsal istek ve arzuları olduğunu düşündüğümüzde, sporun, özellikle de futbolun bu denli büyük bir sektör haline gelmesi hiç de şaşırtıcı değil.
Böylesine bir yarış, seyir ve çekişme çılgınlığının yaşandığı futbol arenasında dönen milyarlarca Dolar ile Dünyada çok daha yararlı işlerin yapılabileceği, açıkla savaşan bir çok ülkede milyonlarca insanın açlıktan ölmesinin önlenebileceği, bu paraların sağlık ve eğitim alanlarına kaydırılmasıyla, çok daha sağlıklı ve eğitimli toplumlar yetiştirilebileceği söylenebilir. Kesinlikle de doğrudur….
Bu çılgınlığın önüne kesinlikle geçilmelidir. Ama insanların bireysel tatmin, eğlence ihtiyaçları ve yarışma içgüdülerinden kaynaklanan insani gereksinimleri için de maddi ve holiganlık çılgınlığa yönelmeden, sportif faaliyetler, yarışmalar, çekişmeler, hazlar yaşanmalıdır.İşte bu son cümle ne kadar doğru ve insani yaklaşımlı olursa olsun; çılgınlığın önüne geçmenin de mümkün olmadığı bir gerçektir.
Hangi ideolojide olursa olsun, hangi ulustan ve coğrafi bölgeden olursa olsun, tüm insanların ve toplumların böylesi bir çılgınlığı yaşadığına tanık olmak; spor yarışmalarının her türlü ideolojik, etnik, sınıfsal konumların üstünde bir faaliyet olduğunu kabullenmeyi gerektiriyor.İşte, hiç bir kazançları olmadığı, ceplerine en küçük bir şeyin girmediği ve hatta ertesi gün bir çok sıkıntısı olduğu halde, Fenerbahçe’nin Chelsea galibiyeti sonrası sokaklara dökülüp mutluluktan uçan insanların psikolojik durumları ve gerekçeleri budur.
Velhasıl madem ki insanların spor taraftarlığını, futbol aşkını, takımlarının başarısıyla inanılmaz mutluluklar yaşamasını önlemenin mümkünü yok; o zaman bu mutluluğu sürekli yaşayabilmenin yolunu bulmak gerekiyor.
Bu da, iyi bir takımın, büyük bir takımın, Dünya markası olma yolundaki, senden belirtiler taşıyan, seni temsil edebilen bir takımın taraftarı olmakla mümkün.
Mesela bugün Fenerbahçe bir de Chelsea’yı elerseeeee….
Bakın görün milyonlarca insan bir kaç saatliğine de olsa nasıl hayatı askıya alıp; bunca sorun arasında mutluluğu yaşamayı becerebiliyor.
Bunu geçmişte bazı başarı göstermiş kimseler veya takımlar için söylemiyorum. Hele hele Galatasaray gibi güzide bir takımımızın UEFA şampiyonluğu gibi bir başarısını gölgelemek için söylemek aklımın ucundan bile geçmez. Çünkü, Galatasaray başarılarını UEFA şampiyonluğundan sonra da devam ettirmiştir. Mesela, bu yıl ligde Fenerbahçe gibi bir Dünya devinin ardından, bugün itibariyle hâlâ ikinci sırada olması bile çok büyük bir başarıdır.
Bu arada şu konuya da değinmenin tam zamanı galiba. Geçen hafta sonu oynanan Fenerbahçe-Kayserispor maçında bir penaltı, bir de ofsayt konusu tartışıldı. Özellikle Galatasaray camiası büyük tepki gösterdi. Haklılar da. Bir Fenerbahçeli olarak o maçtaki penaltının çok ağır bir karar olduğunu; Fenerbahçe’nin ikinci golünde Semih’in ofsayt pozisyonunda olduğunu ben de gördüm. Söylenecek fazla bir şey yok; hakemler büyük takımları tutuyor…
Ertesi gün Gençlerbirliği-Galatasaray maçı oynandı. O maçta da Gençlerbirliği lehine bir penaltı, bir de ofsayt yanlışı vardı… Bir gün önce feryat eden Galatasaray camiasından hiç ses çıkmadı ama, o yanlışlar olmasaydı Galatasaray 3 puanı kaybedecekti. Buna da söylenecek fazla bir şey yok; hakem hatası…
Neyse…Fenerbahçe; yönetim, kadro, tesis, mali yapı, tüm spor dallarındaki çağdaş örgütlenme ve anlayış bakımından gerçekten bir Dünya takımı olma yolunda. Sadece bu yılki lig ve Şampiyonlar ligi başarılarına değil, geleceğe yönelik projelerine ve gelişmelere bakıldığında başarılarını süreklileştirecek ve tam anlamıyla bir marka olacak şekilde emin adımlarla ilerliyor.
Fenerbahçe'nin sadece bu yıl içerisinde basket, voleybol, yüzme, yelken, su topu, hentbol gibi bir çok spor dalında, erkeklerde ve bayanlarda 150 civarında kupa kazanmış olması, ne denli komple bir takım olduğunun göstergesi.Sporun önceleri nasıl oluştuğuna ve bugün ne duruma geldiğine bir baktığımızda, bu çılgınca yarışlara anlam vermek gerçekten güç...
Ancak, insanların sadece etten ve kemikten ibaret olmadığını; idealleri, hayalleri, ruhsal istek ve arzuları olduğunu düşündüğümüzde, sporun, özellikle de futbolun bu denli büyük bir sektör haline gelmesi hiç de şaşırtıcı değil.
Böylesine bir yarış, seyir ve çekişme çılgınlığının yaşandığı futbol arenasında dönen milyarlarca Dolar ile Dünyada çok daha yararlı işlerin yapılabileceği, açıkla savaşan bir çok ülkede milyonlarca insanın açlıktan ölmesinin önlenebileceği, bu paraların sağlık ve eğitim alanlarına kaydırılmasıyla, çok daha sağlıklı ve eğitimli toplumlar yetiştirilebileceği söylenebilir. Kesinlikle de doğrudur….
Bu çılgınlığın önüne kesinlikle geçilmelidir. Ama insanların bireysel tatmin, eğlence ihtiyaçları ve yarışma içgüdülerinden kaynaklanan insani gereksinimleri için de maddi ve holiganlık çılgınlığa yönelmeden, sportif faaliyetler, yarışmalar, çekişmeler, hazlar yaşanmalıdır.İşte bu son cümle ne kadar doğru ve insani yaklaşımlı olursa olsun; çılgınlığın önüne geçmenin de mümkün olmadığı bir gerçektir.
Hangi ideolojide olursa olsun, hangi ulustan ve coğrafi bölgeden olursa olsun, tüm insanların ve toplumların böylesi bir çılgınlığı yaşadığına tanık olmak; spor yarışmalarının her türlü ideolojik, etnik, sınıfsal konumların üstünde bir faaliyet olduğunu kabullenmeyi gerektiriyor.İşte, hiç bir kazançları olmadığı, ceplerine en küçük bir şeyin girmediği ve hatta ertesi gün bir çok sıkıntısı olduğu halde, Fenerbahçe’nin Chelsea galibiyeti sonrası sokaklara dökülüp mutluluktan uçan insanların psikolojik durumları ve gerekçeleri budur.
Velhasıl madem ki insanların spor taraftarlığını, futbol aşkını, takımlarının başarısıyla inanılmaz mutluluklar yaşamasını önlemenin mümkünü yok; o zaman bu mutluluğu sürekli yaşayabilmenin yolunu bulmak gerekiyor.
Bu da, iyi bir takımın, büyük bir takımın, Dünya markası olma yolundaki, senden belirtiler taşıyan, seni temsil edebilen bir takımın taraftarı olmakla mümkün.
Mesela bugün Fenerbahçe bir de Chelsea’yı elerseeeee….
Bakın görün milyonlarca insan bir kaç saatliğine de olsa nasıl hayatı askıya alıp; bunca sorun arasında mutluluğu yaşamayı becerebiliyor.
Mehmet Atılgan
1 yorum:
ahhh ne güzeL oLurduuuu :))
http://kadinonline.com/blog/
Yorum Gönder