11 Mart 2008 Salı

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!..

Umursamazlıklar, duyarsızlıklar nedeniyle Türkçe’nin günden güne yozlaştığını; hatta yok olmaya yüz tuttuğunu defalarca dile getirdik. Özellikle internet dili ve yabancı dil özentisi sonucu dilimizin katledildiğine defalarca dikkat çektik.

İşyeri adlarının inanılmaz biçimde anlaşılmaz yabancı sözcüklerden oluşmasının, yeni yetişen nesli olumsuz etkilediğinden dem vurduk.

Gençlerin yabancı marka merakının çığ gibi büyümesinden ötürü milyarlarca Doların dış ülkelere aktığını, aşırı ve gereksiz ithalat nedeniyle ülke ekonomisinin her geçen gün daha da kötüye gittiğini anlatmaya çalıştık.

Bizim bu çabalarımızın çık da etkili olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü yabancı hayranlığı, yabancı marka düşkünlüğü çığ gibi büyüyüp gidiyor. Fransızların “Benim iki vatanım var. Birisi yaşadığım topraklar; ikincisi konuştuğum ana dilim” sözlerinin önemini bir türlü kavrayamıyoruz.

Bir dostum, bu konudaki duyarlılığı güzel bir biçimde ortaya koyan ve biraz da mizahi bir yaklaşımla kaleme alınan bir yazı göndermiş sağolsun.

Ne kadar vahim bir durumda olduğumuza, bir kez daha dikkat çekmek için bu yazıyı aynen aktarıyorum:

“Osman Bey, sabah saat 7.00'de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.
Puffy yorganını kaldırdı.
Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi.
WC 'ye uğradıktan sonra banyoya geçti.
Clear şampuan ve Protex sabunuyla duşunu aldı.
Colgate ile dişlerini fırçaladı.
Rowenta ile saçlarını kuruttu.
Bill's gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi.
Lipton çayını içti.
Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi.
Citizen kol saatine baktı. Aile fertlerine 'çav' deyip Hyundai otomobiline bindi.
Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu. Ağzına bir Polo şeker attı.
Şehrin göbeğindeki Mega Center 'daki ofisine varınca, Fujitsu-Siemens bilgisayarını çalıştırdı. Microsoft Excel'e girdi.
Ofisboy 'dan Nescafe 'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını bastırmak için Grissini yedi.
Öğlen Wimpy's Fast Food kafeteryaya gitti. Ayaküstü, Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi.
Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı. Akşam üzeri iş çıkışı Image Bar' a uğrayıp JB' sini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Center 'a uğradı. Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kağıdı, Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı.
Bonus kartıyla ödemeyi yaptı. Hafta sonu eşi Münevver'le Galleria 'ya giden Osman Bey, Showroom 'ları dolaşıp Kinetix ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı.
Akşam evde bir gazetenin verdiği TV Guide 'a göz atan Osman Bey, kanallar arasında zapping yaparak, First Class , Top Secret , Paparazzi gibi programlar izledi. Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Saat 22.00'ye doğru TRT'de Türk dili üzerine bir panel başladı. Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendisini mutlu hissetti. 'Ne mutlu Türk'üm diyene!' diye gerindi ve uyudu.
Hâlâ da uyuyor.
Ne zaman uyanacağı da belli değil.”

2 yorum:

Yaşam Tiyatrosu dedi ki...

Uyan ey gözlerim gafletten uyan,
Uyan, uykusu çok gözlerim uyan.

Birsen Şahin dedi ki...

önce şu ingilizce eğitimden vazgeçmekle başlamalı zaten. İngilizce öğrenmek başka şey, İngilizce eğitim bambaşka birşey. Yolun başında çok ikaz ettik ama sakalımız yok ya...