7 Mart 2008 Cuma

Kadınlara her gün fedâ olsun...

Yüzlerce özel gün, hafta, festival, kurtuluş günü, şenlik var da; şu hediye gerektiren günler iyice bıktırdı.
Birisini kutlayıp daha soluklanmadan öteki geliyor.
Zaten her ailede yeterince doğum günü, evlilik yıldönümü var. Bir de Sevgililer Günü, Kadınlar Günü, Anneler Günü, Babalar günü kutlamanın ne âlemi var. Zaten Kadınlar Günü’yle Anneler Günü’nün ne farkı var da, 2 ay arayla hediye avcılığı yapılıyor bir türlü anlayamam. Sanki erkeklerden de anne olurmuş gibi, Kadınlar Günü’ndeki hediye borcunu ödemeden bir de Anneler günü hediyesi derdi çıkıyor. Bir de Sevgililer Günü’nü hesap edersen, 3 ayda 3 hediye.
Bir de kadınların ezildiğinden, horlandığından dem vurulup, feminist akımlarca kıyametler koparılır. Hiç aslı yok kadınların mağduriyetinin. Esas mağdur, erkekler. Kadınların yüzde 70’inin ev kadını olduğunu, yani ev dışında başka bir işte çalışmadığını düşünürseniz, bir ailede erkek de hediye alsa, kadın da alsa, çocuklar da alsa, parası erkekten çıkıyor.
Tüm günler kadınlara adanmış. Ayıp olmasın diye bir de Babalar günü uydurmuşlar ya, ne zaman Babalar Günü olduğunu bilenlerin sayısı parmakla sayılacak kadardır ancak.
Laf açılınca Türkiye’nin çoğunluğunun ataerkil aile olduğu söylenir, evde erkeklerin sözünün geçtiğinden yakınılır. Külliyen yalan. Gerçi, eşin, dostun yanında mangalda kül bırakmaz, erkekliğe toz kondurmayız. Hatta hanımlara atfen “Ağzını kulaklarına kadar yırtarım; bir ekmeği bir lokmada yer”, “Elim de çok ağır, bir elim kalkarsa 15 gün rapor aldırırım” gibi laflar ederiz. Bunların gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. Gerçek şöyle:
Hanımım ne söylerse, çıkmam onun sözünden
Ne arzu ettiğini, keşfederim gözünden
Saygı gösterip ona, sabah erken kalkarım
Ortalığı süpürüp, sobamızı yakarım
Çayımızı hazırlar, soframızı kurarım
Bu arada uyanır, sultanlar gibi hanım
İbriği tası alır, eline su dökerim
Hizmetimi beğenir, takdir eder şekerim
Evi badana eder, duvarları sıvarım
Elimden her iş gelir, tahtaları ovarım
Sinirliyim, titizim. Terstir biraz damarım
Yırtık sökük gördüm mü, hemen alır yamarım
Sporu çok severim, salıncağı sallarım
Çocuk doğdu doğalı, idmanlıdır kollarım
Biraz müşkül pesendim, her yemeği yiyemem
Gururluyum hanıma, şunu pişir diyemem
Ev işine karışmam, herkes gibi aşırı
Haftada bir yıkarım, biriken çamaşırı
Kimseye boyun eğmem, temizlerim ocağı
Misafir günümüz de, toplarım dört bucağı
Hanıma fincan cezve, getirttim Kahire’den
Kahve pişirmem için, çağırır daireden
Dalar karıştırırsam, şekerliyle sadeyi
Oklavanın altında, veririm ifadeyi...

Durumlar böyle böyleyken, daha da sanki eksik bir yanımız varmış gibi 3 ayda 3 özel günde hediyeler alır, gönül almaya çalışırız. Ne bu erkeklerin çektiği be!..
Yukarıda söylediklerimin hepsi latife, hepsi espri… Kadınlara ne kadar gün adasak azdır. (Bu gerçek valla)
Bir çocuğun annesi şöyledir (Kim yazmış bilmiyorum):
Dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır...
Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş hâlidir...
Ne kadar üzsen de, 10 dakika sonra seni affeden zarif bir memeli türüdür...
Elleri yağlı bile olsa, saçını okşayan, kucağına yatıran, öpüp koklayan tek varlıktır; meleğin, sütlü olanıdır...
Yarasın diye, muhallebinin içine ciğer katarak çocuğuna yediren bir varlıktır...
Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapan kişidir...
Kafayı, çocuklarıyla bozmuş; göbek bağı kopsa da, yürek bağı asla kopmayan, sevgi dolu fedakâr bir insandır..
Bulaşık, ütü ve başkaca işler yaparken bile çene çalan kendi kendine konuşan; 'Anne, ne dedin?' dediğinizde, 'Sen kendi işine bak; bir de seninle uğraşmayayım' türünden yanıtlar verendir,
Yemek uzmanı, düzen insanı, bilgili, kültürlüdür; her şeyi bilen bir şahsiyettir,
Yavrularını, yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir...
Dizi dizi incidir; lâkin, gerektiğinde lâf sokma dalında da birincidir...
Sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde, "Amaaan, ben sana daha akıllısını, güzelini/yakışıklısını bulurum" diyebilen komik bir karakterdir...
Dünyanın en güzel kucağına sahip; en güzel kokan, harikulade bir varlıktır...
Olmadık yerlerde "İyi ki doğurmuşum seni!" diyen, evlâtlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir...
Evde bir yere uzandığınız an, orada temizlik yapacağı tutandır...
Mutfakta yaşayan; evde, herkesi idare eden bir tür canlı türüdür...
Oğlunun, damat; kızının gelin olduğunu görünce; çocuğu, okuldan mezun olunca; gol atınca, hasta olunca; çocuğu askere gidince, 'Asmalı Konak' seyredince, dolar yükselince; velhasıl; olduk-olmadık yerde ağlaya(bile)n; bu mesajı okurken duygulanıp, gözleri dolabilen bir duygu çeşmesidir...
Uzakta dursa da, yakın hissedilen; hep istenen, asla vazgeçil(e)meyen, dizinin dibinde olmak istenen; evlâtların varlığını, varlığına armağan edendir...
Velhasıl…
3-5 değil, 365 özel gün feda olsun; eli öpülesi kadınlara.
Tüm kadınların günü kutlu olsun.

MEHMET ATILGAN

1 yorum:

Yaşam Tiyatrosu dedi ki...

''kocanın iki kaşığı varsa, birini kıracaksın'' felsefesi öğretilsede, kadın yapıcıdır, yapıştırıcıdır. Ne güzel yazmışsınız. Hem nalına, hem mıhına:)) Emekçi-işçi kadınların ruhu şad olsun.Başta sizin eşinizin ve tüm dünya kadınlarının, 8 mart dünya kadınlar günü kutlu olsun.