Başbakan diyor ki; “Öfke de bir hitabet sanatıdır”.
Allah’ım, bana aklıma mukayyet olma gücü ver.
Bugünlerde acayip öfkeliyim. Demek ki iyi bir sanatçıyım.
Büyük Ata’nın “Her şey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız” dediği gibi, aslında benden her şey olur da, sanatçı olmaz. Fakat, Başbakan’ın dahiyane tespiti sayesinde ben de sanatçı olup çıktım.
Öfke, de bir hitabet sanatıymış… Hıh.
Allah rızası için Başbakan önce sanatı bir tarif etse de, biz de bilsek, kim sanatçı, kim değil.
Başbakan’ın tanımına göre, memlekette herkes sanatçı. Hem de en süperinden.
Trafikte, adam yoluna tecavüz ediyor; üstüne üstlük bir de camı açıp küfredip, çekip gidiyor. Sanatçı ya…
Maaş kuyruğunda, uyanığın biri gelip, orta sıralara dalıyor. Sıra arkada diyene basıyor küfrü. O da sanatçı ya.
Çocuğunun karnesinde zayıf var diye, gidip öğretmenin yakasına yakışan veli de sanatçı o zaman.
Kafayı çekip gelip, karısını çocuklarını döven de… İstediği şarkıyı söylemeyen sanatçıya kurşun yağdıran da sanatçı.
Öfke de bir hitabet sanatıymış.
Öfkeyi bırakın da, hitabet bir sanat mı? O bile tartışılır. Kaldı ki öfke.
Büyük Ata’ya göre “Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından birisi kopmuş demek”se eğer, Türkiye’nin hayat damarları, tüm Dünyaya yetecek kadar var demek ki.
Biz bilirdik ki; öfke, bir saldırganlık belirtisidir. İnsanın kendisini kontrol edememe göstergesidir. Sinirlerine hâkim olamama ifadesidir.
Meğer öyle değilmiş; sanatmış.
Başbakan’ın eski sol kolu, eski başbakan yardımcısı Abdullatif Şener bile çileden çıkıyor, bu sanat tanımına. “Öfkeli konuşmak bir sanat olmaz. Bir hitabet biçimi olabilir. Bir hitabet tarzı olabilir ama hiçbir zaman bir hitabet sanatı olmaz. Diğer taraftan bu biçim de şık olmaz. Faydalı biçim olmaz. Yanlış bir hitabet biçimi olur. Zararlı bir hitabet biçimi olur" diyor.
Bir zamanlar, bir gazetede Abdullah Gül ve Recep Tayip Erdoğan’a; Hoca’ları Necmettin Erbakan’ın bir tavsiyesini okumuştum. Diyordu ki Erbakan: “Sakın toplum içinde kimseye bağırıp çağırmayın, öfkenizi dışa vurmayın. Böyle bir ihtiyaç duyarsanız, ormana gidin, ağaçlara, dallara, yapraklara bağırıp çağırın”. Anlaşılan, Başbakan, Hoca’sından hiç ders almamış.
Zaten, öfke gerçekten bir hitabet sanatı olsaydı; tarihte bu sanatı en iyi icra edenler Hitler’le Mussoloni olurdu.
Bizde “Keskin sirke küpüne zarar” diye bir söz var.
Bir de “Öfkeyle kalkan zararla oturur” derler.
Zararı hedefleyen bir sanat olabilir mi? Öfkenin bırakın bir başbakanın hitabet sanatı olmasını, sıradan insanların bile yöntemi olduğunda nelere yol açtığını, her gün gazetelerin ikinci sayfalarında görmüyor muyuz?
Son zamanlarda Türkiye’de hiçbir şey iyiye gitmiyor. Her şeye öfkeleniyorum.
Hele, Başbakan’ın bu son sözüne nasıl öfkelendim, anlatamam.
Öfke yüklüyüm, sinir küpü oldum.
Demek ki iyi sanatçıyım ben de.
Sanata, sanatçıya saygı isterim bundan böyle.
21 Şubat 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Yaratıcı olmaktır sanat. Ortaya konulan eserdir sanat. hayalgücünün ve yaratıcılığın ifadesidir sanat. Sinirlenmeyin, sakin olun. Sanatı sanatçılar gerçekleştirir. Hele bir de zanaatkarlar vardır ki ellerine su dökülmez. öfke bir hitabet sanatıysa eğer, demek ki bizim halkımız öfke sanatını iyi anlıyor. Bari siz sakin olunda yazıda, şiir de sanatınızı gösterin.:)))
Yorum Gönder